Salı, Ağustos 18, 2009

Babylon Alaçatı...

Bunu yazmazsam olmaz... Hem ilk geldiğimiz gece Teoman konserinde mekana hasta oldum hem de bugün denize girmek için gittiğimizde... Herşeyden önce : they know what music is. En en önemlisi bu tabi. Ondan sonra they know what mojito is and they know what sunset is... Çok profesyoneller. Teoman konserinde binlerce kişi vardı ama ne girişte ne çıkışta kargaşa olmadı. Tuvaletlerde kuyruklar yoktu ve tertemizdi. Bira almak için barda savaşmak zorunda kalmak yoktu... Ve o açık mekanda yani kumsalda, Alaçatı' nın meşhur rüzgarında ses dağılmadan canlı müzik dinlenebiliyordu...

Gündüz olayına gelirsek, bir plajda olabilecek ihtiyaçların hepsine pratik bir çözüm bulmuşlar. Biz eğlenelim, dinlenelim, keyif yapalım diye herşey düşünülmüş. Ama lükse de kaçmak yok. Hiçbirşeyin abartısı yok... Öyle bangır bangır müzik de yok. Yemekler de güzel. içecekler şişede içi buzla dolu teneke bir kovada geliyor. Sonra Eray gibi haylazlar o teneke kova içindeki buzlarla sevgililerini ürpertiyorlar :)

En güzeli de akşam 5' ten sonra başlayan olay. Şöyle ki, The Cuban Brothers diye Kübalı sevimli abiler müzik yapıyor. Bu arada da barın oradaki pistte bir dans furyası başlıyor. Kıvrak bir abimiz önde, herkes onun yaptığı hareketleri yapmaya çalışıyor. Sonra dans edenler zaten abiyi iplemeyip kendi hallerinde çılgınca dansediyorlar. Hep onlar diyorum ama sonunda biz de dayanamayıp ucundan katıldık kendi çapımızda :) 2 yaşındaki bebekten tutun köpekler bile dansediyor :) Bu arada asıl bu gazı veren sanırım barmenlerin masraftan kaçınmayarak hazırladıkları mojitolar... Şimdiye kadar içtiğim en güzel mojitoyu Babylon yapıyor...

Güneş batıyor ve sonra da bir sakinlik ve ufku seyrederek dinlediğimiz o dinlendirici müzikler... Kimi denizde hala dansediyor, kimi balık tutuyor kimi uyuyor kimi barda sohbet ediyor... Bense denizi ve o güzel eflatun rengi gökyüzünü izleyerek , müzik ve hayat bu kadar mı birbirini tamamlar diyorum...

Neyse ben sabaha kadar överim burayı :) En iyisi sezon bitmeden gelip görmek... Biz tatilin Çeşme kısmını şimdiden uzattık bile :)

Bu arada Babylon' u övüp durdum ama bu akşam muhteşem yemekler yediğimiz Şişarka' yı da unutmamak lazım. Bir ara Jamie' nin mutfakta olabileceğinden şüphe ettim. Köşe Kahve' deki Truffle da ölmeden yenilmesi gerekenlerden... Eray da meşhur sakızlı kahveyi tattı ve tanımı koydu ortaya : Baycan koymuşlar lan kahveye !

2 yorum:

bukalemun dedi ki...

oh oh Allah arttırsın.

Alın o zaman:

Bir başka yolculuk dalından düşmek yere,
Yaşadığından uzun;
Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere.

Ağacın yüksekliğince,
Dalın yüksekliğince rüzgarda;
Ve bir yeni ö'mü'r
Vardığın çimen yeşilliğince.
CAN YÜCEL

Duygu dedi ki...

dün amy yi o kadar çok andım ki. onun havaları çaldılar hep kübalı abiler. amy olsaydı dakka oturmaz hep dansederdi...