Cumartesi, Şubat 16, 2008

İlk aşk...


Ota boka ağlamaya başladığımdan mı -ki bu yaşlanıyorum demek- yoksa haklı olduğumdan mı bilmiyorum... Ama çok ağladım...

Uzun zamandır istiyordum Barış Manço 'nun eski albümlerini indirmek. İnternet sağolsun. İndirdim. Listeye aldım... Play... İlk parça ikinci üçüncü derken "Aynalı Kemer" başladı, ben bittim... O zamana kadar kendimi tuttuğum kabahatmiş... Ama o nasıl ağlamak öyle... Gören ciddi bişi oldu sanır...
Ama yok, sebep yok...

İyi ki evde yalnızdım. Ne anlatırdım ben Eray 'a ?
"Üüüüüüuüüüüüü bilmiom neden ağlıoooommm üüüüüüü... "

Aslında ota boka ağlamıyorum...
Aslında haklıyım... Müzik de koku gibi benim için... Hafızamla çok yakın ilişki içinde...
İnsanın birlikte büyüdüğü şarkılar başkadır. Herkes bilir...

Ben sanırım Barış Manço 'yu bir o zamanlar, yani çook ufakken bir de ilk defa şimdi YALNIZbaşıma dinledim.

Çocukken evimizde bir pikap vardı. Bir de annemlerin 'hippi'lik döneminden kalan LP 'ler. Onların arasında tabi ki en sevdiğim Barış Manço 'nunkilerdi... İlkokulda bile değildim ama öğrenmiştim pikabın nasıl çalıştırıldığını. Annem evin binbir türlü işleri ile uğraşırken ben salonun kapısını açar, o kocccaman odada tek başıma olmanın hazzı ile çalıştırırdım pikabı. Tabi o zamanlar "ZAMAN" denen şey derya deniz... Zaman sadece yatma ve yemek zamanlarında varlığı akla gelen , gerisi sonsuz olan birşeydi... O sonsuz zamanlarda sonsuz büyüklükteki salonumuzda sonsuz yalnızlığımla dinlerdim Barış Manço 'yu. Tek çocuk olmanın dayanılmaz hafifliği... Ve de yalnızlık... Seni anlayan kimse yok :) Belki o yüzdendir dilimden düşmez bu laf : "beni kimse anlamıyor". Alışkanlık işte :)

Ben sanırım oedipus kompleksimi Barış Manço ile yaşadım... Evet ilk babamla evlenicem demişim diğer kızlar gibi. Ama sonra Barış Manço ile...

Ben o adama aşıktım. Ama bilmiyordum ki neydi o olanlar. O utanmalar. O hislenmeler...
Sözleri tam anlamasam da şarkılarını dinlerken bir tuhaf hüzünlenmeler... Televizyonda çıkınca nefesimi tutmalar... En çok da utangaçlık... Neden utandığımı bilmeden...

Annemler biliyorlar tabii çok sevdiğimi Barış Manço 'yu. O dönemde çocuk olmuş hangi çocuk sevmez ki? Benimkisi biraz farklıydı ama olsun ;)
Bir gün annem ve anneannemle birlikte arabada bir yerlere giderken, (annem daha 70 lerin başında araba sahibi olan ve araba kullanan asortik tiplerden peh peh. Gülşen Bubikoğlu hesabı makyajlar, Vakko' dan giyinmeler filan. aah ah...) annemler Barış Manço 'yu gördüler yolda başka bir arabada ve durdurdular. Annemle anneannem dertlerini -daha doğrusu derdimi- anlattılar ve Barış Manço indi arabadan. Ama ben kıyameti kopardım, inmedim arabadan. Utandım çünkü... Kimse anlamadı gene beni... Israrla beni arabadan indirmeye çalıştı annemle anneannem. Ama sanırım o anladı. Bizim arabamızın yanına geldi ve beni eğilip öptü yanaklarımdan... Ben utandım... Hem de çok. O kadar ki ağladım utancımdan...
Hep utandım sonra da. Hatta bir zaman sonra sevdiğimi inkar ettim Barış Manço 'yu...

Hep sakladım. Dişi olarak duygularımı bastırmam gerektiği öğretildi birçok diğer kadın gibi bana da... Çok ufaktım. Bilmiyordum neden veya neyi saklamam gerektiğini ama saklamalıydım. Meğer benim ilk erkeğim oymuş :)

İşte ben o yüzden bugün deli gibi ağladım sanırım... Haklıymışım... Bir de çocukluğa özlem tabi... O zamanlara... Sonsuz gibi sandığım hayata...
Buyrun işte burada o güzel şarkı... Belki siz de ilk aşkınızı hatırlarsınız...