Perşembe, Kasım 29, 2007

DOT Tiyatrosu

Kürklü Merkür...

http://www.go-dot.org/













P.S. Merak edenler için o dövmede şu yazıyor :

"EST SULARUS OTH MITHAS"


Anlamı :
ekşide

Pazartesi, Ekim 22, 2007

Popcorn' dan kaçarken horultuya yakalanmak...

Bu sene ne kadar çok horlayan var festivalde (Filmekimi)... İnanılır gibi değil. Üstelik filmler de öyle karanlık , hiçbirşey anlaşılmayan (?!?) Avrupa filmi değil :)))

Madem horlayacaklar neden geliyorlar insanlar festivale? Şu ana kadar gittiğim tüm filmlerde en az 1 tane horlayan vardı. En son gittiğim filmde ise sağımdaki de solumdaki de horluyordu.
Sağımdaki bir çift. Kız dürtüp uyandırıyodu çocuğu horlamaları artınca ya da çocuğun horlaması "peak" yapınca kendi horultusuna uyanıyordu. Olacak iş değil. 1,3 ,5 derken 10 kez dürtülünce çocuğun uykusu kaçtı tabi. Ama bu sefer de kız arkadaşı daldı gitti. Bu kez de çocuk onu uyandırıyo, beni uyutmadın sen de uyuma misali :) Delirelim mi topyekün napalım bilemedim?

Tamam ben hiç sinemada uyumamış bir insan değilim. Uyudum evet. Ama etrafımdakileri rahatsız etmemişimdir. Horlamadıktan sonra derdim değil ama bu sefer de gerçekten o filmi görmek isteyen ama bilet kalmadığı için gelemeyenlere üzülüyorum... Uyuyanlar yüzünden onlar açıkta kalıyor.

Bir de çıkışlarda şöyle yorumlar var : "ay ne kötü filmdi hiç çekilmese de olurmuş yaaani".
Aferin :) Siz de hiç gelmeseniz daha iyi olurmuş.

Nedir bu festival manyaklığı kardeşim? Yiyosa Akbank Caz 'a gidin :) Orada kolay değil öyle horlamak filan. Gerçi ona da gidip atıp tutanlar varmış... Neysem... Hepsi Kenan Doğulu yüzünden. "Festival gibisin katılmak istiyorum" diye şarkı yaparsan bütün Kenan Doğulu hayranları dolar festivallere...

Not : "CONTROL" diyorum...

Çarşamba, Eylül 12, 2007

"Sleeping With Ghosts"

Bu sene sonbaharın geldiğini ilk kez geçtğimiz Cumartesi hissetmiştim. Ama birşey eksikti. Yağmur...

Yağmış ama ben görmedim. Sonbaharın ilk yağmurunu bu akşamüstü gördüm... O esinti, o koku, damlalar, gökyüzünün ve yaşamın o rengi...

Sonbahar ve kışı sevmem derim hep ama bu akşamüstü ilk gördüğümde sevindim. Mazoşistçe bir sevinç. "Soulmate" imle karşılaştım çünkü... Uyuyordu uzun zamandır... Hayaletleriyle birlikte... Melankoli mevsimi ile birlikte o da uyandı...

Serviste eve dönüyordum. Bu mevsimde ev daha bir özlenir oluyor. Kapanasım geliyor eve. Konuşmasam... Gülmesem... Hiçbir şey yapmasam... Sadece "soulmate" im ve ben olsak, kimse olmasa...

"Soulmate" imle en sıkı fıkı olduğunm üniversite yıllarım canlandı birden servisin buğulu ön camında. İTÜ Ayazağa kampüsünün saramış yapraklarla dolu yolları... Sırt çantam, "soulmate" im ve ben... Dersler bitmeye yakın hava kararmaya yüztutardı ilk zamanlarında bu mevsimin. Kampüsten çıkmak istemezdim. Bu yağmurda trafik, insanlar, ev... İstemezdim. Haklıymışım da. Ben orada acı çektiğim zamanlarda bile mutluydum. Çünkü "soulmate" im vardı hep yanımda. Beni bırakmazdı. O ve ben ve binbir türlü derdimiz... Arkadaşlarım ve onların dertleri... Annem söylerdi hep ama ben bir türlü içselleştirememiştim o zamanlar : "tüm derdin bu olsun". Ne güzel bir dilekmiş o... Seni seviyorum annem :)

O dertler yıllar öncesinde kaldı. Şimdi ise hiç derdim yok...

Tek derdim "soulmate" imle artık karşılaşmıyor olmam. Çünkü ona ayıracak zamanım yok...

Okuldan mezun olmadan önce çok söylemişimdir : "bi bitse şu okul" diye. "bi bitse şu hayat" demenin alt kümesi değil mi bu? Şu da geçse, o da bitse , bu gelse... Zamanın hızı yetmiyormuş gibi... Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi...

Okul bitti. İşe girildi. Para kazanmaya başlayınca bir gurur, bir sevinç ! "İşe yarıyorum ben!". Öğrencilerin asalaklar topluluğu olduğuna o kadar inandırılmışız ki... Para kazanmaya başlayınca sevindik. "Ben birşeyler üretiyorum, karşılığında da bana para veriyorlar. Bana ve yaptıklarıma değer veriyorlar. Çok teşekkürler onlara her kimseler".

Bu kadar mı saf ve masumdur gençlik denen şey?

Öyleymiş...

Yıllar geçer, o gurur "ben hayatımı veriyorum, karşılığı bu mu?" ya dönüşür. Ama yapabildiğin başka birşey de yoktur ki !!! Yıllar geçer, kabullenilir; evet ben zamanımı, hayatımı satıyorum. Karşılığına ev ve araba aldım ! Ben buyum işte, evim ve arabam kadarım. Bu ediyorum...

"Soulmate" im, tüm sözlerini bir kiralık kasaya sakladım. Affet ! Ama sen arada yine uyan böyle. Sesini duymayı seviyorum...

Soulmate dry your eye
Soulmate dry your eye
Cause soulmates never die !

Perşembe, Eylül 06, 2007

Gürkan Bey...


Bundan bir kaç ay önce beraber sizin çektiğiniz fotoğraflara bakıyorduk. Kendi çektiğiniz fotoğrafları eleştirip yorumlamıştınız bana... O zaman anlamıştım yıllardır dinlediğim , okuduğum fotoğraf sanatının inceliklerini...
Siz böyle bir insansınız... Birkaç cümle ile bir dünyayı anlatabilen, yüzlerce cümle ile tarif edilemeyecek kadar özel bir insan...
Yine kendi çektiğiniz bu fotoğraftaki kadar renkli, bu fotoğraftaki kadar güzel olsun hayatınız...
Sizi çok özleyeceğim...
DUYGU

Perşembe, Ağustos 09, 2007

Highlight of the day !

Güzide popüler müzik radyo kanallarımızdan birisi bir şekilde bir remix keşfetmiş ve 1 aydır çalıyorlar. Radiohead 'in çok sevdiğim Street Spirit (Fade Out) parçasının basit ama bir o kadar da güzel bir remix 'i. Ama remix 'in kime ait olduğu yazmıyor. Ben de hergün o remix 'i dinleyeceğim diye bu kanalı dinlemek zorunda kalıyorum. Çünkü bu güzide kanalımız keşfettiği şeyin ne olduğunu bilmiyor. Komik email 'leşmeler oldu aramızda pek saygın DJ 'lerle... Ben de bu süre içerisinde bir sürü remix indirdim ama hiçbiri o değil...

Sonunda bugün Nietzsche Guevara 'ya danıştım. Onun kim olduğunu bilenler bilir...

Sevgili güzide radyomuzun DJ 'lerinin verdiği abuk subuk bilgiler sonucu Nietzsche Guevara 'nın ulaştığı remix de o değildi...

Abuk subuk bilgi de şu : "Parçada Telefon Tel Aviv yazıyor. Tel Aviv parçanın kaydedildiği yer. Bulmanız biraz zor."
Aslında Telefon Tel Aviv elektronik müzik yapan Chicago 'lu bir grup ve gerçekten de remix yapmışlar ama o remix çalan remix değil. DJ 'lere bunu ilettim ama bu bilgi onların ne işine yarar bilemem :)

Nietzsche Guevara radyonun sitesinde bulunan 16 sn. 'lik sample 'ı dinledi ve 4 dakika sonra parça bendeydi... İsimsiz bir remix 'i buldu yani. 1 aylık kabusum da sona ermiş oldu.

Bu arada ben de ciddi ciddi Nietzsche Guevara 'nın insan üstü bir varlık olduğunu düşünmeye başladım... Bilenler bana hak verecektir :)

Radiohead - Street Spirit (Funkagenda Remix)

Teşekkürler Nietzsche Guevara :)

Cuma, Temmuz 27, 2007

Neler mi oldu?

Madem sordunuz... Anlatayım...

* Yazmak istemedim bir müddet çünkü küstüm. Neye küstün diye sormayın aslında cevabı çok açık. Niyesi ise bizim aramızda...

* Aslında bir ara yazmak istedim ama bu sefer de yazacak zaman bulamadım. Sebebi : GT ! (who is GT? 'who' değil 'what' diye sormak lazım).

* 4 günlüğüne Bodrum 'a gittim. Ve yıllar sonra ilk defa Bodrum 'dan dönerken yolda ağladım. Tek bir sebebi vardır : GT ! What is GT? Bu oluşum cennet köşesi olan Güneşli mevkiinde bulunmaktadır. Bodrum 'a gittiğimde sanki 1 yıldır bitkisel hayattaymışım ve komadan çıkmışım gibi hissettim. Bitkisel hayat = GT. Aslında Robotsal hayat mı desem? Dolayısıyla bu hayata tekrar geri döneceğimi bilmek ağlattı beni. Dönme o zaman di mi? Düşünmedim değil. Hala düşünüyorum. Amaaaaan neyse bu konulara girmiyim sadece "neler oldu"yu anlatacaktım. Zaten herşey o kadar da kötü değil. Biraz uzaylı gibi kalıyorum bu GT dünyasının içinde ama olsun en azından robotlaşmıyorum. O yüzden de iyiyim. (teselllllliiiiiiii)

* 07.07.2007 akşamı süper bir doğumgünü kutlaması yaptık. Arkadaşlarım sayesinde. Tolga ile beraber kutladık bu sene. 30 ya önemli :) Dansedememiş olsak da çok güzel oldu.

* Hah ben de tam neden 25 Temmuz Çarşamba akşamı deli gibi dansedip sarhoş olduk diye düşünüyordum, sebebi buymuş. Kutlamada dansedemememizin acısını çıkarmışız. Ohh ne güzel olmuş. Söyleyeceğim şudur ki : çoooook eğlendim. Bodrum Körfez Bar'a 10 veriyosam burası 7 'ydi. O kadar yani. Ha neresi? Life - Roof ve tabi ki bir DM partisi :) Tolga - Eray çiftini çok seviyorummmmmm :) Life-Roof 'ta bir numara yok açık hava olması dışında , olay bizde ;)

* Asıl önemli ve ciddi konuya gelirsek... Amy Canada 'ya gidiyor ! Şimdi bu haberi ben kime söölesem , söylerken dudaklarımı büzmüş ağlamaklı bir sesle söylüyor buluyorum kendimi. Kötü bir habermiş gibi. Aslında değil. Düşünsenize kız hayallerini bireeer birer gerçekleştiriyor. Hayatta istediği neyse onu yapıyor. 29 yaşında ben okuyacam hala dedi , sırf işini değil şu an yaşadığı evini ve eşini de bırakarak gidiyor. Biz bırak hayal gerçekleştirmeyi , öğlen yemeğe dışarı gitsek mi diye tereddüt ediyoruz. Dolayısıyla Amy adına çok güzel bir haber. Avukatlık diploması olacak ve uluslararası çalışabilecek. Yani dünyanın bir çok ülkesini gezecek. Ne güsel. Tolga şimdilik burada , ne yapacağını bilmiyor ama o da gider belki Canada 'ya. Amy 'nin okulu 3 yıllık , kolay değil o kadar ayrı kalmak. Ama onlar daha iyi bilir. (Tolga henüz birşey bilmiyor gibi ama olsun, önce bi hayatı keşfetsin sonra karar verir.)

* Ya parantez içinde yazdım ama yetmedi bence. Tolga hayatı yeniden keşfediyor derken ciddiydim. Şu an endorfin, serotonin ve birascık da adrenalin yüklenmiş durumda. Hayat da budur zaten :)

* Si.Em.Em.Ay. biraz daha iyi gibi. Eski hırgürler kalmadı. Kimin ne olduğu anlaşıldı çünkü :) 20-80 kuralı ve de Forming - Storming - Norming- Performing olayı... Çok söylendim ama şu günlerde keyif de almaya başladım. Ya işte bu kadar söyleniyorum ama sevdiğim tarafları da var GT 'nin. Çok güzel arkadaşlarım var orda da. Çok komik insanlar var. (hede hödö). Herşeyden öte Gürkan Bey var. Her ne kadar artık çok fazla sohbet edemesek ve bana konser biletlerini vermese de... Vermemekte haklı , şimdiye kadar verdiklerinin hiçbirine gitmedim. Sebebi : GT ! Bir saniye burda bir gariplik var... :)

*** Breaking News : Demin Eray aradı. Birşey konuşurken aradan "dövme" konusunu sokuşturdum gene. Sanırım baskılarım(ız) işe yaradı ve o da ikna oldu. Sonunda o da ufak bir dövme yaptırmaya karar verdi. Beraber bana ve ona dövme seçeceğiz şimdi. Yaşasınnnnn ! (sonradan inkar etmesin diye de burada kayıt altına almam iyi oldu bu konuyu).

* Sanırım Amy ile Tolga da , Amy Canada 'ya gitmeden önce kendilerini ifade eden bir dövme yaptıracaklar. Amy 'nin anlattığı bir çizim vardı geçen, çok beğendim. Not : Amy 'nin gidiş tarihi 20 Ağustos. Çok yakın yani :( Bak yine üzgün surat yaptım. Yaparım yaa, özlicem çünkü. O çok farklı bir insan ve vizyonu çok etkiliyor beni. Çok şey öğreniyorum ondan. Kısacası önemli bir insan o hayatımda. Hatta kimseye söölememiştim ama birgün çocuğum olursa, doğumda Amy yanımda olsun isterim diye düşünmüştüm. Her neyse... Yazın gelcek nası olsa o zaman görüşürüz :)

* "Shortbus" ve "Hedwig and the angry inch" çok güzel filmler... İzlenmeli !

* Geçenlerde her iki anne ve babayla Derbent 'te bir haftasonu geçirdik. Hiç o kadar olacağını tahmin etmezdim ama çok keyifliydi. Çünküm çocuk olduk gene. ihi :) onlar yemek yaptı biz yedik, onlar oturdu biz yüzdük, tenis oynadık. Anneler babalar da kağıt oynadılar saatlerce :) Biz de şımarıklık yaptık etraflarında. Ne güselmiş çocuk olmak , sorumsuz olmak...

* Ben ona buna homofobik misin diye sorarken aklıma şu geldi : Tolga aslında homohobik ! :)

* DM yeni bir albüm çıkaracakmış diye bir yazı geldi. Hadi hayırlısı...

* Ne güzel 2 kilo vermiştim geri aldım :( Sebebi : GT ! Hay s...m. 9 saat toplantıda olursan , akşam da mesai yaparsan ne düzenli beslenebilirsin ne de spor yapabilirsin. Onu bırak toplantıda 9 saat oturmaktan normal bir insan kadar bile hareket etmiyoruz. Demiştim ya bitkisel hayat işte...

* Tatillll istiyorum.

* Biraz boş kafa istiyorum.

* Biraz uyku istiyorum.

* Biraz spor istiyorum. Misal tenis...

* Evde yemek pişirebilmek istiyorum. Dolayısıyla vakit istiyorum. Nakit de isterim tabi.

* Balkona bank, sehpa ve sandalye almak istiyoruz. Balkon kebabı güzel oluyormuş.

* Banucum hamile. Bebiş gelecek :) Geçen bizdelerdi Banu ile Melkon. Ya böyle komik, böyle güzel, böyle ince düşünceli, böyle sıcak, böyle birbirini seven bir çift daha yok dünyada :) Çok seviyorum ben onları :)

* 1 sene olmuş nerdeyse yazmayalı, olayları unutuyorum bak. Halbuki en önemli haber : KIA Sportage cip aldık. Eray 'ım çok mutlu. Ben de yolda giderken DM DVD 'leri izleyebilmekten dolayı mutluyum. Bir de Golf bana kaldı hehehe :) Kötü yanı : 3 sene boyunca kredi ödicez :( Bu demek oluyor ki GT mazeretim devam edecek... Ossun napalım.

* Geçen gece dolmuşla taksimden eve dönerken, Eray uyuklar Tolga ise sızmışken, İstanbul' u izledim biraz. Aslında ne güzel bir şehirde yaşıyoruz. Dün gittiğim Ahırkapı 'daki Giritli sonrası da hissettim bunu. Ama bu güzelliği yaşayamıyoruz işte :( Sebebi?
Siz bilirsiniz sebebini...
Sebebi, istediğimizi yapabilme ve bu şekilde mutlu olabilme seçeneğimiz olduğunu gizleyerek büyütülmüş olmamız...

Bu konulara girmeye başladım gene, o zaman ben direk blogger 'dan çıkayım :)
Öpücükler...
DUYGU

Perşembe, Temmuz 12, 2007

30...


11 Temmuz 2007...
Yaş 30...
Hayat bundan sonra başlıyor :)