Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Melkon ve Banu ve Bodrum ve Körfez Bar...(ve Cuba?!??)

İki güzel insan daha girdi hayatıma...Heeeeeeey iyi ki varsınız Melkon ve Banu! Sizinle yolculuk çoooooooooook güzeldi. Cici hediye paketli fırın yüzünden bagaja sığmakta zorlanışımız ama Melkon 'un tetriste başarılı olduğunu kanıtlayan bagaj dizaynı. Gecenin bir yarısı arabaya eşya yüklediğimizi gören güvenlikçilerin bizi hırsız sanmaları, Melkon 'un arabayı sarsmadan(!!!) kullanarak tek başına Bodrum 'a kadar sürmekte ısrarı, Banu 'nun hazırladığı yolluklar , tadına doyamadığımız tuzlu erikler... Bu özenle hazırlanmış yolluklara rağmen Melkon 'un hala Eskihisar bekleyişinde yan arabadaki teyzenin böreklerine ve buzluğuna özenmesi, Eray 'ın her yemekle ilgili reklam tabelasında alert vermesi...19 CD lik müzik arşivimiz... Hey sayenizde Levellers 'la tanıştım ve sevdim! Sağolun !
Bu yolculuğa bir isim vermek isteseydim MÜZİK derdim kesinlikle. Hem yolculukta dinlediklerimiz hem de Bodrum 'da bir kült haline gelen eşsiz Körfez Bar 'da dinlediğimiz muhteşem parçalar sayesinde bu kısacık tatil müzik dolu geçti. Tabi Melkon ve Banu bir gece önce Cuba Bar 'ın vodoo 'suna kurban edilip Bodrum 'dan nefret edeyazmasalardı daha da dolu olacaktı :) Neyse ki bir sonraki gün büyüyü Körfez Bar' ın ortamı ile bozmayı başardık da Bodrum 'u da, hayatı da sevdiler ;)

Körfez Bar 'a gelinceeeeeeeee :)

Son 2 senedir takip edememiştim 12 senelik çocuk-gençlik dönemimin vazgeçilmez Bodrum Körfez Bar'ını. Tabi ki tayfa değişmemiş :) Bardakiler hala tamamen birer çatlak ! Efes bira fıçısının doldurma koluna mikrofon gibi davranıp şarkı söylemeleri, votka redbull istediğinizde bir gıdım değil bardağın yarısını doldurdukları votkalar, çalan parçalara OHA OHAA OHA diye verdikleri tepkiler...

Bu iki senede kaçırdığım şey ise değişen DJ olmuş. Ben nerden bilebilirdim ki yeni DJ 'in bir Depeche Mode fan 'i olduğunu !
One Night in Paris DVD 'sini sonuna kadar çalmadığı kaldı neredeyse. O ufacık yere konulan 4 adet LCD ekrandan DM konserini izleyip dinlemek bir yandan da deli gibi içmek Körfez Bar 'dan başka nerede nasip olabilir ki insana?
Sanırım ilk gece 4 kez gidip teşekkür etmişim DJ 'e. Niye mi? Abi nerde çalarlar ve izletirler bu şarkıları?
DM - One Night in Paris 'ten bilimum parçanın yanısıra Never Let Me Down 'ın 7:18 dakikalık yorumunu hangi barda çalmaya cesaret ederler?
Ya Stripped 'in Rammstein yorumunu? Ya Moby 'nin Creep cover 'ını? Ya Radiohead konserini? Ya Doors 'un Love Street ve People are Strange klibini?...Saymakla bitmez... New Model Army , Morrissey , Placebo , Pearl Jam, U2, The Cure...........Bunları ardarda nerede dinleyebilirsiniz ve izleyebilirsiniz? Bi çıkim kapının önünde midye dolma yiyim dedim You Have Killed Me çalmaya başladı içeri girmek zorunda kaldım...
Hayran hayran Dave izleyip baara çaara DM şarkısı sööleyip never let me down klasiği olan kolları havada sallama keyfini doya doya yaşadım...
DJ 'e ve Körfez Bar tayfasına tekrar teşekkürler :) Sizi çok seviyorum.

Ha bu arada Banucum bir dahaki sefere daha çok New Model Army çalmasını da diliyorum ;)


Bir de Cuba vodoo'sundan bahsetmek gerekirse, en azından şöyle düşünmek lazım, saat 12 gibi geceyi noktalayıp kapıda bekleyen güruhtan birkaç kelleyi daha sevindirmiş oldunuz :-P


Heeeeeeeeeeeer neyse... Ne güseldi herşey. Ne çok eğlenmişiz. Eray 'ımın Rammstein taklidini unutamıyorum :))) Rammstein konserinin sonunda herifler seyirciye selam verirken Eray 'ın onları taklit edip "HAYVANIZ BİZ! SAĞOLUN, HAYVANIZ!" şeklindeki seslendirmesi... Görmeyenler için diyorum, kendisinden mutlaka izlemelisiniz...

Daha neler neler...Bu kısacık tatile dair ne çok şey varmış bahsetmek istediğim meğerse... Sabaha karşı 5 gibi Körfez 'den çıkıp tam da menüdeki resmin aynısını servis edebilen tostçudan Ayvalık tostu yiyişimiz. Garsondan kola isteyip bira var mı diye sorduğumuzda hayhay tarzı bir kafa hareketini görüp kola siparişini bira ile değiştirmeniz :) Tost sonrası waffle hevesimizin kursağımızda kalması, Eray 'ın "üstüne çorba iyi gider" ısrarları... Güneşin doğuşu...


Dönüş yolunda gözümüzde tüten ve saatler sonra ulaşıp da tam yerken elektriklerin de kesilmesi sonucu duman altında kalıp kokusunu yol boyunca üstümüzde taşıdığımız Akçaabat köfteleri, tadına doyamadığım müzik sohbetlerimiz...

En yakın zamanda yine yapalım bunu. İçelim, müzik dinleyelim, zıplayalım...Yollara koyulalım... Ben gençlik tutkum Körfez Bar 'ı ihmal etmeyeyim. Her sene en az bir kere gideyim oraya. Nolur değişmesin, nolur aynı kalsın. Bodrum değişse de , bitse de Körfez Bar bitmesin...

Tatiller hep böyle dolu dolu, arkadaşlar hep böyle güzel olsun....

Cuma, Mayıs 12, 2006

Gegen Die Wand

Bazı filmler vardır, ilk seyredişte seversiniz ama asıl aradan zaman geçtikçe anlarsınız ne kadar sevmiş olduğunuzu. Yerini tutamaz diğer filmler. Bir daha izlemek istersiniz , izlersiniz , çok çok daha fazla seversiniz ve sonunda en sevdikleriniz arasına sokarsınız. Senede 3-4 kez izlemezseniz rahat edemezsiniz, birşeyler eksik kalır. Duvara Karşı da o filmlerden biri benim için. Seyrettikçe daha çok seviyorum. Sıkılmıyorum, alışmıyorum, heyecanım kaybolmuyor. Sıradanlaşmıyor oradaki aşk hikayesi, Sibel'in güzelliği, Cahit 'in sarhoşluğu, Şeref (Güven Kıraç) 'in komikliği...


Sibel 'in barda şişeyi kırıp bileğini kestiği sahne, Şeref 'le Cahit 'in Sibel 'i istemeye giderken uğradıkları berber sahnesi, Sibel 'i isteme sahnesi, "ich möchte fünf köfte" repliği, düğünde göbek atma sahnesi, Şeref 'in Selma 'yı kesmeleri , Sibel Cahit 'in saçını keserken üzerine doğru eğildiğinde Cahit 'in gözlerindeki ifadenin değişerek burun deliklerinin hareketinden kokusunu aldığını ve arzuladığını anladığımız plan, Sibel ve Cahit 'in evde "Temple of Love" parçası eşliğinde zıplayarak dans ettikleri sahne, "Yine mi çiçek" eşliğinde zeytinyağlı dolma yapma sahnesi, "Iag Bari" eşliğinde elleri kan içinde Cahit 'in dans ettiği sahne,"After Laughter Comes Tears" parçası ile "ah işte şimdi başlıyor acı" diye iç geçirdiğimiz lunapark sahnesi, Cahit Nico 'yu öldürdükten hemen sonraki o son bakışma, Sibel 'in "Ağır Roman - Ağla Sevdam" eşliğinde intihar ettiği sahne, Şeref 'in Sibel 'e söylediği türkü, Sibel 'in Beyoğlu 'nda sokakta dayak yediği sahne, Cahit 'in Selma 'yı ziyarete geldiği sahne, Büyük Londra otelindeki sevişme sahnesi ve ayrılık...

Her sahnesi dolu dolu. Eğer izlerken yerimden kalkmam gerekirse hiçbir sahnede "burada da pause etmeye gerek yok" demiyorum. Hiç bir planı, hiçbir anı kaçırmak istemiyorum.
Her izleyişimde canım deli gibi bira ve sigara istiyor. Her izleyişim sonrası bir de SoundTrack 'i dinleyesim geliyor.

Kim ne derse desin beyazperdede gördüğüm birbirine en yakışan çift Sibel ve Cahit bana göre...Tamam , Sibel Kekili ve Birol Ünel 'in filmografileri çok kalabalık değil, çok da iyi yapımlarda oynamamışlar belki ama Duvara Karşı öyle bir film ki bu iki oyuncudan herhangi birini çıkarırsanız ve başka bir oyunucu koyarsanız o film böyle büyüleyici olmaz, olamaz.
Tüm o diğer saygı duyduğum arıza filmler bir yana en arızalı hikaye de onların hikayesi bana göre.

Fatih Akın da en sevdiğim yönetmenlerin yanında durmaya devam ediyor. Yeni filmi Soul Kitchen' ı merakla bekliyorum...