Cumartesi, Aralık 27, 2008

Anılar (yakın geçmiş zaman)



Bazı yakın geçmiş anılarım var aklımdan çıkmıyor. Ama belki bir gün çıkacak. En azından detayları... O yüzden yazmam lazım...(Tolga : Duyguuuu yaz bunları)

En başta hep andığımız hiç unutamadığımız Haziran 2006 tatilimiz... 2006 Temmuz Depeche Mode konseri. Yaşadığım en büyük heyecanlardan biri : Eray' ın aylar sonra sahne önü bileti bulması...

Tolga' nın Depeche Mode sevmesi...
Tolga' nın elinde poşetle (red bull ve carnival) ile gelmesi. Bekirli hoşgeldinler...
Tolga' nın bizimle çamaşır asması. DM dinleyip transa geçmelerimiz.

Dans...

Dans...

Dans...

Amy' nin yılbaşı konseptleri... Sürprizler...

Yeliz' in konsept partileri... Crazy Hair, Funny Hats, Retro Party...

Nuty max !
Yar ne zamaaaaan? Yar ne zaman...?...

DM partilerinde, İstiklal' de sarhoş geceler...

Tolga, Eray , Amy , ben ve bekir...

"Yaz bunlarıııııııı"

İlkokul ortaokul lise klişeleri....

"Buraya işesem anormal olur mu acaba? " gerçeklik duygusunu kaybetmeler...

Uykusuz geceler...

DM şarkı sözleri...

Müzik...

Balkon muhabbetleri, ballı hardallı tavuk... Motosiklet... Fenerbahçe !

SİNEMA !!!

Festivaller...

Yalkın....

Aşk, evlilik, sadakat, open relationship , homoseksüellik, monogami, poligami, kulak deldirmeler, dövme...

Shotgun !

C.R.A.Z.Y.

Shortbus !

Cinsiyet...

İnsan hakları... Mülteciler...

Bubbles... Pınar...

Gece yatıya kalmalar... Sızıp kalmalar... Mumları unutmalar...

Koşuyolu, Radika, Kirpi kahvaltıları, ayılamamalar, balık-rakı...

Derbent....

Kanada, Polonya, Türkiye...

Ayrılıklar... Ve kavuşmalar...

No hidden catch, no strings attached... Just FREE LOVE...

Perşembe, Kasım 20, 2008

Çok zaman olmuş...



Yine uzuuuuuuuuuuuuun bir ara vermişim. Sanırım bir özet geçmek gerek neler oldu bitti diye...

En en en önemlisi benim canım herşeyim bitanem hasta oldu :(

Ama sonra iyileşti :)
Zor zamanlar geçti. İyiyiz şimdi.

Yeni bir dil öğrendik : "Feysbukça".

Canım arkadaşlarım ve ben işler değiştirdik. Her birimiz bir yere dağıldık. Amaaa gerçekten dağıldık mı? Hayır. Allah dağıtmasın :)

Yelisciiim konsept partileri yaptı. Hepsinde deli gibi eğlendik. Hayatım boyunca unutamayacağım partilerdi :) Yenilerini bekliyoruz...

"Gaykedi"yi keşfettim :)

"Bigejiiiiiiiiiim" diye bir sevgi yumağım oldu :)

Kitaplar okudum en güzeli "Never Let Me Go - Kazuo Ishiguro" idi :)
Bir sürü film izledim en güzelleri "Towelhead" , "Vicky Cristina Barcelona" ve "Benny's Video" idi...

Festivaller oldu, gittim. Dot yeni oyununa başladı, gidiyorum ve Mayıs' a kadar da gideceğim.

Bir sürü kilo aldım :)
Amaaaaaaaaaa sigarayı bıraktım :)

Yeni bir ülke daha gördüm. Paris' e aşık oldum. Amsterdam' ı Barış sayesinde analiz etme şansı bulduk :)
Evvet Körfez Bar' ı bu yaz da gördüm. (şükür).

Bir dönem Tolga kendini kaybetti. Ama sonra buldu...
Sonunda Polonya' ya yerleşti...
Amy Canada' ya avukat olmaya gitti...
Biz Türkiye' den destek veriyoruz :-P

Hala eş durumundan FB' liyim.
Bir de şimdi iş durumundan yazılımcı oluyorum...

Hayır hayır hayır hala çocuk yapmadık...
Amaaaaa çocukluk yapmaya devam ;)

Sevgiler...

Cumartesi, Şubat 16, 2008

İlk aşk...


Ota boka ağlamaya başladığımdan mı -ki bu yaşlanıyorum demek- yoksa haklı olduğumdan mı bilmiyorum... Ama çok ağladım...

Uzun zamandır istiyordum Barış Manço 'nun eski albümlerini indirmek. İnternet sağolsun. İndirdim. Listeye aldım... Play... İlk parça ikinci üçüncü derken "Aynalı Kemer" başladı, ben bittim... O zamana kadar kendimi tuttuğum kabahatmiş... Ama o nasıl ağlamak öyle... Gören ciddi bişi oldu sanır...
Ama yok, sebep yok...

İyi ki evde yalnızdım. Ne anlatırdım ben Eray 'a ?
"Üüüüüüuüüüüüü bilmiom neden ağlıoooommm üüüüüüü... "

Aslında ota boka ağlamıyorum...
Aslında haklıyım... Müzik de koku gibi benim için... Hafızamla çok yakın ilişki içinde...
İnsanın birlikte büyüdüğü şarkılar başkadır. Herkes bilir...

Ben sanırım Barış Manço 'yu bir o zamanlar, yani çook ufakken bir de ilk defa şimdi YALNIZbaşıma dinledim.

Çocukken evimizde bir pikap vardı. Bir de annemlerin 'hippi'lik döneminden kalan LP 'ler. Onların arasında tabi ki en sevdiğim Barış Manço 'nunkilerdi... İlkokulda bile değildim ama öğrenmiştim pikabın nasıl çalıştırıldığını. Annem evin binbir türlü işleri ile uğraşırken ben salonun kapısını açar, o kocccaman odada tek başıma olmanın hazzı ile çalıştırırdım pikabı. Tabi o zamanlar "ZAMAN" denen şey derya deniz... Zaman sadece yatma ve yemek zamanlarında varlığı akla gelen , gerisi sonsuz olan birşeydi... O sonsuz zamanlarda sonsuz büyüklükteki salonumuzda sonsuz yalnızlığımla dinlerdim Barış Manço 'yu. Tek çocuk olmanın dayanılmaz hafifliği... Ve de yalnızlık... Seni anlayan kimse yok :) Belki o yüzdendir dilimden düşmez bu laf : "beni kimse anlamıyor". Alışkanlık işte :)

Ben sanırım oedipus kompleksimi Barış Manço ile yaşadım... Evet ilk babamla evlenicem demişim diğer kızlar gibi. Ama sonra Barış Manço ile...

Ben o adama aşıktım. Ama bilmiyordum ki neydi o olanlar. O utanmalar. O hislenmeler...
Sözleri tam anlamasam da şarkılarını dinlerken bir tuhaf hüzünlenmeler... Televizyonda çıkınca nefesimi tutmalar... En çok da utangaçlık... Neden utandığımı bilmeden...

Annemler biliyorlar tabii çok sevdiğimi Barış Manço 'yu. O dönemde çocuk olmuş hangi çocuk sevmez ki? Benimkisi biraz farklıydı ama olsun ;)
Bir gün annem ve anneannemle birlikte arabada bir yerlere giderken, (annem daha 70 lerin başında araba sahibi olan ve araba kullanan asortik tiplerden peh peh. Gülşen Bubikoğlu hesabı makyajlar, Vakko' dan giyinmeler filan. aah ah...) annemler Barış Manço 'yu gördüler yolda başka bir arabada ve durdurdular. Annemle anneannem dertlerini -daha doğrusu derdimi- anlattılar ve Barış Manço indi arabadan. Ama ben kıyameti kopardım, inmedim arabadan. Utandım çünkü... Kimse anlamadı gene beni... Israrla beni arabadan indirmeye çalıştı annemle anneannem. Ama sanırım o anladı. Bizim arabamızın yanına geldi ve beni eğilip öptü yanaklarımdan... Ben utandım... Hem de çok. O kadar ki ağladım utancımdan...
Hep utandım sonra da. Hatta bir zaman sonra sevdiğimi inkar ettim Barış Manço 'yu...

Hep sakladım. Dişi olarak duygularımı bastırmam gerektiği öğretildi birçok diğer kadın gibi bana da... Çok ufaktım. Bilmiyordum neden veya neyi saklamam gerektiğini ama saklamalıydım. Meğer benim ilk erkeğim oymuş :)

İşte ben o yüzden bugün deli gibi ağladım sanırım... Haklıymışım... Bir de çocukluğa özlem tabi... O zamanlara... Sonsuz gibi sandığım hayata...
Buyrun işte burada o güzel şarkı... Belki siz de ilk aşkınızı hatırlarsınız...

Perşembe, Ocak 31, 2008

Perşembe, Ocak 10, 2008

Güç...

Her işte bir hayır vardır...

Çarşamba, Ocak 09, 2008

...

.......................................................
We have assembled inside,

This ancient and insane theater
To propagate our lust for our life,
And flee the swarming wisdom of the streets.

The barns have stormed
The windows kept,
And only one of all the rest
To dance and save us
From the divine mockery of words,
Music inflames temperament.

Ooh great creator of being
Grant us one more hour,
To perform our art
And perfect our lives.

We need great golden copulations,
When the true kings murders
Are allowed to roam free,
A thousand magicians arise in the land


Where are the feast we are promised?

.......................................................

Çarşamba, Ocak 02, 2008

Ben bu menüden istiyorum :)

Hayat Lokantasi
2008 Menü

Baslangiclar
* Coktandir beklediginiz, iyi haber
* Kokusunu hic unutmadiginiz, annenizin kurabiyeleri
* Huzurla yasanan, sicacik bir ev
* Eski ceketin cebinde bulunan, bir miktar para

Ara sicaklar
* O özlediginiz, unutulmaz tatil
* Her göz temasinizda bulacaginiz, can dostlariniz

Ana Yemekler
* S a g l i k
Katkisiz

* A s k
Delicesine

* M u t l u l u k
Sonsuz

* B a s a r i
Fevkalade

Tatlilar
* S a n s
En bolundan

* N e s e
Gönlünüzden ne gecer, caniniz ne cekerse.

* Bir de Mousse Chocolate :)

Sefin tavsiyesi
Yil boyu, hepsini tadin.
2008 'in tadi, damaginizda kalsin.

İyi seneler !

P.S. Bir de iyi filmler olsun bu sene...