Perşembe, Ağustos 19, 2010

Doğumda Korkunun Hikayesi

Doğumların acılı ve sancılı süreçler olmasına farklı bir yaklaşım : link

Salı, Ağustos 17, 2010

Hamilelikte bir Prestij Meselesi : Normal Doğum (alternatif başlık : insan doğası)

:) Zaten başlıkta herşeyi anlatmış oldum. Günümüzün modası : normal doğum. Zaten olması gereken normal bir sürecin moda ve prestij meselesi haline getirilmesi gibi bir durum söz konusu son zamanlarda... Mesela şunun gibi : "bugün evden yola çıktım ve işe gittim". "Vaaaaaaaaaaaaaaay muhteşem, Süper ! Ben de yola çıkıp işe gidebilmek istiyorum". "Darısı başına". "Amin" :)

Aslında bundan 10-15 yıl önce sezeryan moda olmuştu ve ben o zamanlar bu sezeryan işinin moda olmasına, Hülya Avşar- Kaya Çilingiroğlu çiftinin vesile olduğunu düşünüyorum. Ondan önce de vardı bu 'tercihen sezeryan' tabi ki ama moda değildi.

Çok iyi hatırlıyorum, tv' de bir akşam haber programında, arabada Kaya Çilingiroğlu ve Hülya Avşar' ın doğum için hastaneye giderkenki görüntüleri gösterilmişti. İkisi de gülümseyerek kameralara el sallıyorlardı. Sabah 7' de hastanede randevuları varmış ve saat bilmemkaçta da Hülya Avşar sezeryan doğuma girecekmiş. Önceden randevu ile doğum. Annemler dahil herkes "bak işte ne rahat. zenginler işte böyle, rahatlar. çeker mi onlar öyle sancı , canları tatlı" vs gibi geyiklerle oyalanmışlardı bir müddet. Sonra da yine ilk başta ünlüler ve manken tayfası gündeme geldi böyle. Derken doktorlar da alıştı ve işin kolay yolunu bulup cukkayı doldurmaya başladılar. Tabii ki her doktor için demiyorum bunu. Anasının gözü olanlar var , hasta değil de müşteri yaklaşımında olanlar var onlar için diyorum. Her neyse...

Sonra az biraz yıllar geçti ve bu 'zenginler' yapay lükslerden sıkılmaya (vazgeçmeye değil ama sıkılmaya) başladılar ve yeni bir moda yaratıldı. Detokslardan, yogalardan, organik gıdadan kısacası 'vitrinde' bir doğal yaşamdan oluşan bir 'trend' bu. Halen de moda. İşte bunun bir kolu olarak da şimdi normal doğum da moda oldu. Bu nasıl para kazandırıyor ki moda oldu derseniz (içinde para olmayan birşey moda olamaz) , yoga kursları , özel yoga hocaları, organik ürün mağazaları (kıyafetinden sabununa...) , nomal doğuma hazırlık kursları, normal doğum koçları gibi işler ve işçiler var ve bu sayede çok talep görüyorlar... Aslında bunlar iyi şeyler. Yani enerji ve para iyi şeylere gidiyor :) Ama tabi yaklaşım farklı olduğundan konular da biraz amacından sapıyor. Biz köle kısmısına da yansıyor bu modalar ve bizde iyice 'freak' bir hale bürünüyor bu.

Normal doğum moda, buna dair kitaplar öneriliyor, link' ler gönderiliyor, hikayeler anlatılıyor, "kızıııım bilmemne epidural bile taktırmadan normal doğurmuş" , "vaaaaaaaaaaaaaaay" lar havada uçuşuyor :) Biraz daha analitik olanlarımız var onlar da : "e annelerimiz bizi nasıl doğurmuş o zaman bööle sezeryan yapılmıomuş ki?" , "eski kadınlar gibi güçlü değiliz, oturarak çalışıyoruz onlar tarlada çalışıyorlardı onların kasları kuvvetli tabiiiii" gibi dönen geyikler var. Herkes birbirine normal doğum yap diye akıl veriyor. Böyle komedi bir durum yani. Şimdi bir çoğu da normal doğum diye başlayıp bilmemkaç saat sancıdan sonra bazen gerçek riskler yüzünden bazen de doktorun yaklaşımı yüzünden gene sezeryana dönüyor... Her neyse. Bu hikaye meselelerinde asıl komik olan durum şu : herkes kendi doğum hikayesini ve özellikle de bu hikayenin acılı , kötü kısımlarını paylaşmaktan büyük haz alıyor. Sanırım insan doğası bu. Ben böyle acı çektim, benim yaşadığım deneyim senin yaşadığın deneyimi döveeeer gibi bi doğamız var... "Kızım o bişey mi ben dikilirken hissettim resmen" , "o da bişey mi ben neşteri hissettim" :)

Hadi tamam dedim ya mazur gördük bu anlatılanları çünkü insan doğası bu dedik (ki diil aslında da neyse) ama medeni diye nitelendirilen insanlar sınıfındasınız, bu tür hikayeleri özellikle hamilelere anlatmak niyedir? :) Ben buna "hamilelik terörü" diyorum. Bu terörün "aaa kola içme, sakın kahve içme, onu yapma bunu hedeleme" gibi baskılarını çok güzel bertaraf ettim şimdiye kadar :) Cevabım netti : "bu konuda tek bir otoriteyi dikkate alırım o da doktorum, o da bana bunları yasaklamadı hatta hamileliğimi yasaklar silsilesi olarak görmemden sakınmamı ve rahat olmamı önerdi. siz ne derseniz diyin". Buna karşılık şunu diyen bile oldu "oh yeter ki sen rahat ol, çocuğa ne olursa olsun". Ahahaha kendini düşünen, bilinçsiz, bebeğini sallamayan anne olduk bir de ! Bütün hamileliğim de bunları diyen insanlardan daha kolay ve güzel geçiyor bir yandan o da ayrı konu :)

Şimdi diyelim ki çocuğum 15 yaşına geldiğinde bir hastalığı olursa "sen kola içtin ondan oldu" derlerse şaşırmicam :) Tamam bu da insan doğası. Hatta atasözü bile var : kedi ciğer vs... Yani sana yasak diil bana yasaksa ben senin özgürlüğünü bir yerden kötülemeliyim ki kendimi iyi hissedeyim. Tamam insan doğasına sığınmayayım artık. Biliyorum öyle değil sonradan edinilmiş bir eğilim bu ve kabul ediyorum bende de var. Ama biraz daha seçiciyim ben kendime göre :) Yani bööle ufak tefek konulara yanaşmam ben. Hamileyken kola içmemek bıdı bıdı filan önemli bir olay değil bence. Tercih işte sen iç ben içmiyim ya da senin doktorun daha az risk alır benimkisi cengaverdir filan... Ne olcak abi, hangi otorite, doğumdan sonra oluşabilecek olan bir olumsuzluğua "bu kola yüzünden oldu!!!" diyebilir ki :) Peeeh

Ya bi dakka ben bu terörün doğum yaklaşınca olan kısmını anlatıcaktım aslında. Bunu savuşturmak kola içme konularını savuşturmak kadar kolay değil. Hani bu kötü hikaye anlatma heveslilerini. Çünküü bunlar sivrisinek gibi. Daima kulağına gelip vızıldıolar. Tuvalette, yemekhanede, cafe' de, markette, servise yürürken, masanda oturup çalışırken. vııııııızzzzzzzzzzııızzzzzzzzzzz. Hani elle savuştrursun , tam rahat etmişken gene bulur seni. Öldürmeden rahat edemezsin. Tam öldürdüm diyip tüm tedirginliği üstünden atmışken yeni bir tanesi gelir ve baammm sinir katsayı göstergen tavana vurur... İşte ööle bişey.

Bazı anneler... Aslında benim bulunduğum mekandaki nerdeyse tüm anneler :) Vızıl vızıl gelip gelip bana acı , kötü deneyim anlatıp anlatıp gidiyolar :) Sus bana anlatma diyorum ama nafile. Kimi duymazlıktan gelio kimi yok beee sende de ööle olacak diye bişey yok diyip devam ediyor anlatmaya. Tamam cahil diilim biliyorum ki , her vücut başkadır, herkesin yaşayacağı deneyim özellikle doğumda farklıdır ve hatta bir annenin iki doğumu arasında bile dağlar kadar fark olabilir ama bu canımın sıkılmasını tam anlamıyla engellemiyor. Hani bir işkence türü vardır ya, kafanın belli noktasına saatlerce birer damla soğuk su damlatmak şeklinde. Kulağa basit geliyor ama insanı çıldırtıyor. Beni asıl çıldırtan kısmı hikayeler sonucunda endişeleniyor olmam filan diil. Onu bertaraf ediyorum bir kaç saatlik telkin sonucunda :) Ama ne gerek var di mi? Korku tüneli gibi. Olmicak bir sürü şeyden korkuyosun. Gereksiz yere...

Beni asıl çıldırtan bu denli düşüncesiz ve hırslı olmaları. Düşüncesiz olma yönünde bir hırs var. Cidden. Hele bir arkadaşım var , kendisini de severim aslında ama onun bu huyu zaten had safhada. Sırf doğum değil konu ne olursa olsun kendini anlatmayı ve de kötüyü ses ve mimikleri ile vurgulamayı seven bir arkadaşım. Keşke görseniz ya da yanımda olsanız da taklidini yapabilsem. Çok komik oluyor :) Böyle kötü bir şeyi anlatırken tam yüklem kısmında sesini biraz kısıp, gözlerini koskocaman açıp sana doğru 2-3 santim yaklaşıyor. Konunun sonunda burnunun dibine kadar girmiş olabiliyor :) Engellemek için araya "sus, git" ler soksan da o cümlelerine başlamış oluyor ve bitirmeden de gitmiyor. O an telefon çalsa , biri dürtse görmüyor. Çok başarılı bir korku hikayesi anlatıcısı aslında. Geçen gün bana anlattıklarını ve mimiklerini düşündükçe çok gülüyorum hala...Kısık ses, gözler arada büyüyor ve gittikçe suratıma yaklaşıyor (ben sandalyede oturuyorum o ayakta düşünün işkenceyi) : "nefes alamadım ben! yana çevirdiler beni ama gene alamadım! oksijen vermek zorunda kaldılar! ama gene alamadım! hasta bakıcı bu yaptığım için şimdiden özür dilerim dedi ve kaburgalarıma bastırdı ! zaten nefes alamıyodum boğulur gibi oldum! sonra diğer doktor bana "şimdi karın zarınızı çekicem ve dikicem biraz tuhaf hissedebilirsiniz" dedi! ve işte o an çok kötü oldum!" vs.... :) bu anlattığı epidural sezeryan... aslında ne kadar basit bir hikaye ama o öyle anlatınca film gibi oluyor :) dedim ya başarılı bir anlatıcı. bu sabah da 2-3 kadın çevirdi beni, biri diyor "genel anesteziden sonra uyanınca acıdan ölüyosun ama epiduralde daha az ağrın oluyor". "olur muuuuu" diyor öteki "benim hemen epidural sonrası bir acım başladı ağladım bütün gün, ağrı kesiciler fayda etmedi". üçüncüsü "en güzeli normal doğum" diyor. "ben sancılarım geldiğinde normal gaz sancısı sandım sonra suyum geldi gittik hastaneye , doğumhaneye aldılar epidurali taktılar ben sohbet ettim insanlarla ve 7-8 ıkınma sonucu doğurdum". diğer ikisi "hahahahhahah sen şanslıymışsın kızım benim bir arkadaşım 36 saat sancı çekti artık doğurmaya gücü kalmamıştı o yüzden sezeryana aldılar". diğeri "ben zaten o pelvik muayene sırasında vazgeçmiştim normal doğumdan". bu sefer hepsi birden "ay ay ayayay o pelvik muayene çok kötüüüüüü ben ağladım, ben çığlık çığlığa inlettim ortalığı, ben a.ı g.tü dağıttım, ben dağları deldim, ben ben ben ben !!!" :)

Sıkıldım... Ben zaten gebelik, doğum vs bu konularda yeteri kadar ve doğru kaynaklardan araştırma yapıyorum, doktorumla konuşuyorum. Hiçbirşeyi abartmıyorum. Sonuçta bu doğal bir süreç ve 'insan doğası' (bu sefer oldu bak) o bebeğin doğması için mucizevi şeyler yapıyor ve doğuruyor bebeği. Bu süreci bu kadar kontrol etmeye çalışmak neden? Bırakın kendi haline bebekleri ve anneleri.

Bu terör çılgınlarını da kendileri ile başbaşa bırakmak istiyorum. İçmedikleri kolaları ve acılı hikayeleri ile rahat rahat yaşasınlar. Ama gün gelir de bilmedikleri bir deneyim geçirecek olduklarını duyarsam at sineği gibi biticem başlarında. Yapışıcam üstlerine. Çocukken okuduğum Stephen King romanlarının içime işlemiş korku hikayelerinden hallice hikayeler anlatıcam onlara :)

Şaka şaka... Banane. Ne halleri varsa görsünler. Ben diğer tüm anne adaylarına yaşadığım bu güzel hamilelik deneyimini tüm güzellikleriyle anlatıcam. İyi ki hamile kalmışım, iyi ki doğurmuşum dicem :) Canım arkadaşım Özge gibi... Hep güzel düşündü ve hep güzel şeyler yaşadı ve hep güzel şeyler anlatıyor... Bol kahkahalı bir anne o... Herkes keşke onun gibi olsa...

Bu arada...Evet 1 senedir yazmıyorum bloguma. Ve evet hamileyim :) Bugün 32. haftam bitti. Ve evet kocamı her zamankinden çok daha fazla seviyorum. Ve evet o da beni daha çok seviyor :) Aramızdaki iletişim ve hassasiyet de eskisinden daha güçlü. Dünyada başka hiçbirşeye ihtiyaç duymayan mutlu bir çift olduk :)

Hayatımın en mutlu ve net dönemini geçiriyorum. Tüm flu' luklar gitti :) Tabi ki bazı sorunlar oldu. Tiroidim bir ara korkuttu, gıda zehirlenmem korkuttu, detaylı ultrason korkuttu ama sonra geçti hepsi :)

Östrojen sağolsun, daha sağlıklı ve huzurluyum. Saçlarım dökülmüyor, yağlanmıyor. Incık cıncık konulara kafamı takmıyorum. Umarım kızımız dünyaya geldikten sonra da böyle bir insan olmaya devam ederim... Hormonlarla gelip giden şeyler olmasın bu duygular... Hep kalsınlar çünkü böyle hayat daha güzelmiş :)