Perşembe, Haziran 08, 2006

Veda...

Radiohead – Street Spirit (Fade Out) eşliğinde...
Eskihisar dan dönüyorduk...
Gözümün önünde...Barış ‘ın arabasındaydık. Bu şarkı çalıyordu. Kimler vardı?
Canımmm olan sizlerden birkaçı...
O zaman düşünmüştüm. Gidersem ne kadar da üzülürüm diye... Ama gitmek, ayrılmak o zamanlar çok uzaktı.

Güzel şeyler hep devam edecek sanırız. İçinde bulunduğumuz anı yaşayabilmek için en doğrusu da bu heralde... Hayatın provası yok...

Nasıl garip geliyor şimdi...O anları daha da yoğun yaşayabilseymişim keşke diyorum ama zaten yoğun yaşadım ki şimdi bu kadar hüzünleniyorum...

Nasıl bir paylaşımdı ki bu, giderken yüreğimden bir parça kopuyormuş gibi canım acıyor. İçim acıyor. Bu acıyı tariflemek zor. “üzülme duygu yine görüşeceğiz, zaten biz hep dostuz” diyorlar. Doğru...

Ama...

Beraberdik herşeyde. Bütünleştik. O çok göz ardı ettiğimiz ancak bir yandan da hayatımızın büyük bir parçası olan günlük yaşamlarımızı paylaştık.
Tabi ki bu dostlukların sonu geldi yazısı değil bu...

Ama...

Bir gerçek de var ki günlük hayatın koşuşturmacası , aynı günlük hayatın içinde olmayan bu dostlukların paylaşımını azaltıyor... Ben klasik dostluk kalıcıdır muhabbeti yapmak istemiyorum. Biliyorum zaten içimden kopan parçanın diğer yarısı yine size ait ve hep öyle kalacak. Günlük hayatı paylaşamasak bile... Ama yine biliyorum ki; aynı olmayacak... Elimi uzattığımda orada olmayacaksınız, güler yüzünüze , yanağınıza istediğim an öpücük konduramayacağım. Anlık mutluluk / hüznümü yanınıza gelip paylaşamayacağım. Molalara çağıramayacağım. Gün içinde oralardan bir yerden kahkahalarınızı duyamayacağım. Ancak bilmemkaç tane parametreyle planlanan buluşmalar sonunda görebiliyor olacağım sizi. Beni üzen bu...

Hep yanımda isterim ben sevdiklerimi. Sevgi her ne kadar fedakarlık da deseler bir tarafı da çok bencil işte benim için.

Kızmayın bana böyle yazıyorum diye...
Gözümün önünden gitmeyen şeyler yazdırıyor bana bunları. Tekrarı veya bir benzeri olamayacak o anılar yazdırıyor...

İkiler, Kekik , Filizler, Mc Donalds, Bayramoğlu mantıcı teyze, Hisar ‘da balık ve kaçamak biralarımız...Her Hisar a gidişimizde "atlasak feribota ordan Bodrum 'a" hayallerimiz...Kim tutardı ki bizi?

OPC ‘deki Cafe ‘miz. Türk kahvesi sırasında bekleyip bir yandan zırvalayıp gülerken bir yandan masa kapma çabalarımız...

Yemekhanede sinema , araba , iş , kitap , medya , müzik, cinsellik vs herşey konuştuğumuz yemeklerimiz. Gidelim diyip gittiğimiz / gidemediğimiz filmler, organizasyonlar...

Zeynebimin potları , Sevdamın film çekim hevesleri, Barışımın test sürüşleri, Neclamın bitmeyen pozitif enerjisi, Ümitimin engin bilgisi, Hakanımın grup için şarkı elemeleri , Hüseyinimin başına gelen pişmiş tavuk hikayeleri, Didemimin 4 kat yukarıdan duyulan kahkahaları...

Kar tatili bahislerimiz, şu filmi beğendim / beğenmedim tartışmalarımız, festival organizasyonlarımız, sürpris doğumgünü organizasyonlarımız, OPC içinde oradan oraya taşınmalarımız, Laila cafe ‘miz, OPC yılbaşı partilerimiz, Plaza ‘ya gidip gelişlerimiz, güneş tutulmasını izleyişimiz, yürüyüşlerimiz, ISA3 belgeselimiz, dedikodularımız, kahve fallarımız, radikal bulmacalarımız, kişi tutmaca / tahmin etmece oyunumuz, mp3 share lerimiz, OPC bahçesinde extreme kartopu oyunlarımız, fazla mesailerimiz, sametime ‘la başlayıp gtalk ‘la devam eden anlık sohbetlerimiz hatta dertleşmelerimiz, küfürlerimiz, yiğit özgürlerimiz, şaşı fotoğraflarımız...

Klasikleşmiş repliklerimiz;
“WC deyim giderken alın beni”
“Mola?”
“Hadi”
“Bugün yemekte ne var?”
“Dışarı çıkalım mı?”
“Bende araba var”
“Kahveleri sen mi ısmarlıyosun”
“Sen masa tut”
“Giderken şunları da içeri masama bırakır mısın?”
“Mesai?”
“Inventus önünde bekliyorum”
“Ben şimdi geldim moladan :( ”



Komiklerimiz;
“Tombuşlar”
“Gebze porseleni”
“Toplum odası”
“Pilav tavuk (pillow talk)”
“Origami oldum”
“Homofobik ne demek”
“Homoibibik diilim ben”
“Libido ne demek?”
“Kegel ne demek?”
“Göt”
“Sensin göt”
"Metaforik füg"
"Goethekorik çük"
....
....

Bitmez...
Hafıza muhteşem birşey. Bütün bunları unutturmadığı, düşünürken bile nerdeyse o anki kadar mutlu edebildiği için...

Sizi çok seviyorum.

Hoşçakalın...

Duygu

Hiç yorum yok: